İÇ ÇATIŞMALAR – “Ç” KAPISI

Merhabalar,

Uzun zamandır coğrafyamızda olup bitenlerden ötürü yüreğimiz kanıyor, içimiz acıyor ya sıklıkla… Dışımızdaki çatışmalardan içimizi duyamaz olduk dediğinizi duyuyorum. İşte tam da bu zamanlar içimizi, özümüzü yoklama zamanıdır. Neden mi? İçsel bütünlüğünü sağlayamayan, farkındalığını yükseltemeyen bizler, hem içte hem de dışta sürekli çatışma halini yaşamaya mahkûmuz. Ve evrene yaydığımız enerji negatif olunca geri dönüşü böyle oluyor.

Yunus Emre der ki; ‘’Bir ben vardır bende, benden içeri’’.

Buradaki ‘BEN’ insanın bilincini, nefsini bencilliğini anlatırken, ‘benden içeri ‘BEN’ insanın ruhunu özünü temsil eder.

Peki, bizdeki Ben’ler kaç kişiler, kaç tanesi içerde kaç tanesi dışarda? Esas ‘BEN’ nerede?

Bebekliğimizden itibaren kişiliklerimize yapılan müdahaleler, yaşatılan(ya da yaşadığımız) travmalar ruhumuzun, özümüzün parçalanmasına ve kaybolmasına sebep oldu.

Hicran abla 60 yaşına gelmiş komşumuz. Geçen gün kahve içiyoruz anlatmaya başladı. Almanya’ da doğmuş ve gençliği orda geçmiş. 20 yaşında evlenip buraya gelmiş. Gençliğinde saçlarını yanlardan kazıtmak istemiş. Evde kıyamet kopmuş, içinde kalmış tabi. Evlenince de eşi izin vermemiş. Şimdilerde 25 yaşındaki oğlu istemiyormuş.’’ Artık hiç kimse umurumda değil, saçıma o modeli yaptıracağım ve kendimi mutlu edeceğim’’ diyor.

Bir de ‘’elalem ne der’’ korkusu var ki Çin seddini aşmak daha kolay… Oysaki beş dakika sürer bizleri düşünmeleri. Ondan sonraki süreçte ya diğer komşuyu ele alırlar ya da hafta sonu düğünde ne takacaklarını. Beş dakika için hayatımızı mahvetmeye değer mi düşünelim…

Bizim jenerasyonumuz da anne-babaları tarafından sürekli susturularak büyüyen, birey olamamış kişilerden oluşuyor. Çocuklar lafa karışmaz, çocuklar anlamaz hatta aynı oda da oturmazdık büyüklerle. Hal böyle olunca insan kendi değerini de fark edemiyor özünü de…

Çok basit bir örnek verdim sizlere. Bir düşünelim neler ukde oldu ve hala oluyor içimizde… Ve yerli yersiz fırttt diye öyle bir çıkıyorlar ki ortaya…

Her birimiz bu dünyaya bir amaç için geldik. Bu amacımızın ne olduğunu bulup potansiyelimizi mükemmel şekilde kullanabiliriz. Ya da potansiyelimizi kullanamadan göçüp gideceğiz. Sizin seçiminiz hangisi? İçteki ben’inizin farkına varıp kendinizi gerçekleştirmek mi yoksa diğerlerinin yönlendirmesiyle; ne yiyeceğinizden ne giyeceğinize ve nasıl davranacağına kadar öğrettikleri ve dayattıklarıyla bir robota dönüşmek mi?

Sevgiyle kalın.

ÖZ’le kalın…