SEN ÖZ’SÜN

Merhabalar,

Bundan böyle sizlerle ÖZ’ de buluşup sohbet edeceğiz. Dışarda olup-biten her şeyi bir anlığına bırakıp içimize (öz benliğimize) yolculuk yapalım istiyorum.

Elimizde okkalı Türk kahvemiz ya da çayımız…

Ya da oturmuş koltuğumuza huzur ararken…

Kullanmayanımız var mı şu ağzımızdan birden çıkan sözcük dizilimini? ”Artık seni tanıyamıyorum? Yahu senin ÖZ’ üne ne oldu?”

Pekiii biz aslında biz miyiz? Biz ÖZ’ ümüzü koruyabildik mi?

Her hafta bir yazımda ÖZ’ ün bir tanımını alıp bam telimize şöyle hafifçe vurasım var izninizle.

ÖZ: İçine arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf arı.

Yaz tatilinde köydeyiz. İki kardeşimin 3 çocuğunu yanıma aldım annemlere geçtik. Kuşburnu pekmezi yapmak için kuşburnunun ucunun temizlenmesi gerekiyor

Aksi durumda pekmezin rengi kırmızı değil siyah olurmuş anacığım öyle der.

Çocuklardan biri 5 yaşında Yakut. Ablası Kardelen 8 yaşında ve kuzenleri Hazal 9 yaşında.

Yere serdiğimiz sofra bezinin üzerine oturduk, ellerimizde bıçaklarımız.

Yarış yapacağız, dedim.1 saatte kim daha fazla yaparsa ödülü dondurma olacak. Zira 2 gündür dondurma arabasını bekliyoruz köyde.

Yakut küçük olduğundan ve bıçağı kullanmayı iyi bilemediğinden yarışmaya dâhil olmamalı ancak dondurma yemeli konusunda anlaştık.

Yarışma başladı, ben onlara fark ettirmeden yanımdaki poşete atıyorum kestiklerimi. Arada bir de yarış alanına bir tane koyuyorum.

Kardelen, yere dağılan kuşburunları toplarken benimkilerden de 1-2 tane katıyor kendisininkine.

Hazal ise ufaklıkla karıştığında değil ondan almak kendininkinden ona veriyor.

1 saat dolduğunda Hazal 100 adet fazlasıyla birinci oldu.

Kardelen ile bu durumu konuşmaya çalıştım.

”Arada düzeltirken benimkilerden sana karıştı sanırım” dedim.

Gülerek hayır, dedi. Yaptığını farkında olduğunu anladım.

Peki, yaptığını doğru buluyormuşsun, diye sordum. ”Ama ben kazanmak istedim ” dedi.

Hazal’ın nasıl kazandığını anlatmaya başladım. Yerinden hiç kalkmadı, başka şeylerle meşgul olmadı. Sadece elindeki işle ilgilendi, dedim.

‘Ama bizim sınıfta bir kız var ve dersi hiç dinlemiyor, ödevlerini de yapmıyor. Bizden kopya çekiyor ve yüksek puan alıyor’ dedi.

Onunda doğru yapmadığını başkalarının emeğini çaldığını ve kendisine de aslında zarar verdiğini anlattım.

Hazal’a da neden Yakut’a birkaç tane karıştırdığını sordum. O küçük ya yapamadı’ diye cevapladı

Kardelen tekrar yarışalım dedi başladık.

Bu sefer gerçekten büyük bir ciddiyetle çalıştı ve birinci oldu. Aaaaa olunuyormuş anladım şimdi, dedi

Bu durumu daha sonra anne-babalarıyla konuştuk. Başka yöntemlerle durumu gözlemleyeceklerini söylediler.

İnsan benliğinin farkına varılması ve maneviyatla bütünleştirilip nefisle kontrol altına alınması mümkün mü?

Herkes tamamen masum, tamamen saf, tamamen boş doğdu. Fakat o masumiyet, o saflık, o boşluk yitirilmek zorundadır çünkü

O bilinçsizdir.

İnsan onu tekrar kazanmalıdır-insan onu bilinçli olarak kazanmalıdır. Bu sıradan bir kişi ile aydınlanmış bir kişi arasındaki tek farktır.

Pekiii hangimiz Hazal’ız hangimiz Kardelen ???

Sevgiyle kalın.

ÖZ’le kalın…