CESARET YÜREK İŞİDİR VE SEN O YÜREĞE SAHİPSİN CAN PARÇAM

Cesaret yürek işidir ve sen o yüreğe zaten sahipsin can parçam. Farkına varman yeterli… Yüreğinin onaylamadığı bir şeyler mi var, bu istekler sadece zihinsel mi? İstediğinden emin ol. Bir şeylerin üzerinde çok düşünmek, seni asıl odak noktandan uzaklaştırır. Çünkü, aşırı duygusal durumlarda düşüncelerimiz, gerçek olmayan hikayeler yaratacaktır. Üzerinde çok mu kafa yoruyorsun? Yorma. Haketmediğini mi düşünüyorsun? Buna sebep olan düşünce kalıbını çöz ve dene. İçinde kalmasına izin verme. Denemezsen, sonucu hiç bir zaman öğrenemeyeceksin. Hiç bir endişe, ne geçmişi ne de geleceği değiştirmiyor. Yaşamla barışıp, kabule geç. Korkuyor musun? Korkuyla her gün can çekişmektense, cesaretinle varol. Düşüncelerindeki olumsuzluklarla yüzleş. Gerçek sağlık, düşüncelerimizin kalitesi ve zihnimizin huzuru ile ölçülür. Önemse.

HER ŞEYDE, HER ŞEYDEN BİRAZ VARDIR

“Her şeyde, her şeyden biraz vardır”…Anaksagoras Bir şeylerin eksikliği kadar, fazlalığı da istenmeyen kapıların aralanmasına sebep olabilir. Özüne uymayan şeylerin, seninle bütünleşememesi de öyle.Huzuru ve mutluluğu nasıl bir yerde, nasıl bir eylemde ve kiminle ya da kimlerleyken buluyorsun? Ruh-zihin-beden bütünlüğün var mı?Her birimizin cevabı farklı eminim.Yaşam; süprizlerle dolu bir yolculuktur ve olanlar tekamülümüze hizmet ederler.Kendi iç sesinin sana söyledikleriyle sürdüreceğin yaşam yolculuğun, seni gerçek mutluluğunla buluşturacaktır. İç sesini duyarak yaşamak da, AN’da olmanı ve AN’da kalmanı sağlayacaktır. Bir şeyleri yapmak istiyormuş gibi davranıp, içselleştiremediği her şey, sadece yük olur insana. Mesele, iç sesini duyabilmekte ve onu doğru anlayabilmekte.AYN-ÜL HAYAT çalışmalarında iç sesimizle, yani öz benliğimizle de buluşuyoruz…

YAŞAM; GÜZEL BİR MÜZİK GİBİ İÇİMİZE DOĞRU AKARKEN

Yaşam; güzel bir müzik gibi içimize doğru akarken, içindeki her şey de birbirine uyumlu şekilde dans etmeli can parçam.
Zihnimizi, akışı olumlu yönde etkileyecek şekilde geliştirmeliyiz.
Kalbimizi, enerjiyi yükseltecek güzel duygularla doldurmalıyız.
Ruhumuzu, tüy gibi hafif hissettirecek olgularla beslemeliyiz.

HER BİRİMİZ, KENDİ YAŞAMIMIZIN BIRER SAVAŞÇISIYIZ

Her birimiz, kendi yaşamımızın birer savaşçısıyız. Her şey dahiliyede, hariciyede değil. Eksiklikler, bizim eğitimimiz ve sınavımızdır. Savaşçı, yaptığı şeyde sevgiyi bulur. Vazgeçmek veya durmak yok, sadece yapmak var. En büyük ve en yüce hizmet, kişinin kendi varoluş misyonunadır. Buna erişebilen insan, dünyaya ve insanlığa hizmet etmiş olur.

BİZ GÜZELLEŞTİKÇE DÜNYA DA GÜZELLEŞECEK

Z’ e yolculuğumuz devam ederken bir kapıdan sonra diğer kapıyı çalıyoruz. Biraz oturup sonra gidecek bir misafir edasında değil de ev sahibi içselliğini yakalayabiliyoruzdur umarım. Hepimizin hikayesi… Döllenme, tek bir spermin yaklaşık 300 milyon diğer spermle mücadele edip inanılmaz olasılıkları atlatarak yumurtayla birleşmesi ve bizlerin dünyaya gelmesidir. You tube’da ‘’spermlerin dişi vücudunda yolculuğu’’ adıyla bir video mevcut. Muhteşem bir varoluş hikâyesi. Onu seyrettikten sonra düşünmeye başlıyorsun. Bir kere, milyon tane spermin içinden kazanarak seçilmiş olarak geliyoruz, çok özeliz yani. Öte yandan daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, biz her tür yazılım ve donanıma sahip olarak geliyoruz bu dünyaya. Peki durum böyleyken ne oldu da ya da ne oluyor da biz bunları unutup kendine dahi güvenemeyen insanlar oluyoruz? Uçsuz bucaksız denizde kilometrelerce yüzebilen bir insan küçücük havuzda boğulur mu sizce? Yaratıcımıza ya da evrene güveniyor muyuz?

HAK – “H” KAPISI

Asli koordinatlarını kaybetti insan… Yeni değil bu kaybediş, uzun zamandan beri süregelen ve çok hızlı ilerleyen bir süreç. Ondan sebep her şeye sahip olsa da insan, yine de mutlu değil. Yeryüzüne, dünyaya gelen her insanın ve her canlının birinci hakkıdır yaşamak. Bunun da günümüz dünyasında fiziksel ve biyolojik gerekliliği yemek, içmek, giyinmek ve barınmaktır. Bu haklar, her canlıya kendi türüne göre verilmiştir yaradan tarafından. Öyleyse insanoğlu neden dünyanın efendisi olmaya çalışıyor ki diye düşünmekten alamıyorsun kendini… Olaya dinsel açıdan bakarsak; ‘’O, biri diğeriyle tam bir uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman’ın yaratmasında hiçbir çelişki ve uyumsuzluk göremezsin. İşte gözünü çevirip gezdir. Herhangi bir bozukluk ve çarpıklık görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir. O göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak (uyumsuzluk bulamamaktan) sana dönecektir. (Mülk suresi,3-4)’’

GÜVEN – “G” KAPISI

Z’ e yolculuğumuz devam ederken bir kapıdan sonra diğer kapıyı çalıyoruz. Biraz oturup sonra gidecek bir misafir edasında değil de ev sahibi içselliğini yakalayabiliyoruzdur umarım. Hepimizin hikayesi… Döllenme, tek bir spermin yaklaşık 300 milyon diğer spermle mücadele edip inanılmaz olasılıkları atlatarak yumurtayla birleşmesi ve bizlerin dünyaya gelmesidir. You tube’da ‘’spermlerin dişi vücudunda yolculuğu’’ adıyla bir video mevcut. Muhteşem bir varoluş hikâyesi. Onu seyrettikten sonra düşünmeye başlıyorsun. Bir kere, milyon tane spermin içinden kazanarak seçilmiş olarak geliyoruz, çok özeliz yani. Öte yandan daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, biz her tür yazılım ve donanıma sahip olarak geliyoruz bu dünyaya. Peki durum böyleyken ne oldu da ya da ne oluyor da biz bunları unutup kendine dahi güvenemeyen insanlar oluyoruz? Uçsuz bucaksız denizde kilometrelerce yüzebilen bir insan küçücük havuzda boğulur mu sizce? Yaratıcımıza ya da evrene güveniyor muyuz?

FARKINDALIKLAR – “F” KAPISI

Dünyanın en büyük radyo teleskopu uzayda akıllı yaşamı incelemeye başladı. Çin’de 2011 yılında yapımına başlanan ve 2016 yılında devreye giren FAST isimli bu yeni teleskobun 500 metrelik çapa sahip olduğu ve uzayda yaşam arama çalışmalarına katkı sağlaması bekleniyor. Aynı zamanda çok kapsamlı özellikleri olan ve hassasiyeti çok yüksek bu araç evrendeki başka gezegen ve yıldızları da keşfe çıkacak. Dünyada bu gezegeni yok etmeden yaşamayı başarsaydık, cenneti yaratsaydık yine de yeni bir dünya arayışımız olur muydu acaba?

ENERJİLERİN – “E” KAPISI

Kız oğlanla buluşmaya karar verir. Bir restoranda buluşulur ve bir saatten fazla sohbet edilir ama sonunda ‘’üzgünüm, hiçbir elektrik alamadım senden, bu iş olmaz” der kız. Bir iş görüşmesi için taraflar bir araya gelir. İki taraf da kendisini tanımlayıp vizyonunu açıklar. Bir taraf değerlendirme yapıp kendilerine döneceklerini beyan eder. Bir kaç gün sonra “yıldızımız uymadı, sanırım birlikte çalışamayacağız’’ açıklaması yapılır. Bir iş görüşmesine girilir. Görüşmeye gelen müthiş donanımlı ve tam da bu iş için aranan kişidir. Kendisini de son derece güzel anlatır ve çok olumlu gibi görünen bir görüşme gerçekleşir. Ama o kişi tercih edilmez ve açıklaması ‘’tuhaf bir şey hissettim, enerjisi çok negatifti’’ olur.

DEĞERLENDİRME – “D” KAPISI

Derler ki; insan 3 kere doğarmış. İlki annesinden,18 yaşında tercihlerinden ve 40’ında hatalarından Bana göre bir insanın gerçek doğumu, iç huzursuzluğu başladığında ne yapsa da mutlu olamadığında başlıyor. Bu da bazen büyük bir travmayla bazense, zihinde bir’’ şimşek çakması’’yla ortaya çıkıyor ve genellikle de uzun süren, çok sancılı bir doğum süreci oluyor. Ben 25’imden sonra doğmaya başladım mesela… Tercih yaşımda önemli kararlar verdim. Bir yol çizdim kendime ama sonrasında tam olarak özümü bulmaya vardıramadım yolumu. Yaşadığım bir sağlık sorunu sonucu kendi içime yolculuğa çıktım.