BİZ GÜZELLEŞTİKÇE DÜNYA DA GÜZELLEŞECEK

Z’ e yolculuğumuz devam ederken bir kapıdan sonra diğer kapıyı çalıyoruz. Biraz oturup sonra gidecek bir misafir edasında değil de ev sahibi içselliğini yakalayabiliyoruzdur umarım. Hepimizin hikayesi… Döllenme, tek bir spermin yaklaşık 300 milyon diğer spermle mücadele edip inanılmaz olasılıkları atlatarak yumurtayla birleşmesi ve bizlerin dünyaya gelmesidir. You tube’da ‘’spermlerin dişi vücudunda yolculuğu’’ adıyla bir video mevcut. Muhteşem bir varoluş hikâyesi. Onu seyrettikten sonra düşünmeye başlıyorsun. Bir kere, milyon tane spermin içinden kazanarak seçilmiş olarak geliyoruz, çok özeliz yani. Öte yandan daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, biz her tür yazılım ve donanıma sahip olarak geliyoruz bu dünyaya. Peki durum böyleyken ne oldu da ya da ne oluyor da biz bunları unutup kendine dahi güvenemeyen insanlar oluyoruz? Uçsuz bucaksız denizde kilometrelerce yüzebilen bir insan küçücük havuzda boğulur mu sizce? Yaratıcımıza ya da evrene güveniyor muyuz?

HAK – “H” KAPISI

Asli koordinatlarını kaybetti insan… Yeni değil bu kaybediş, uzun zamandan beri süregelen ve çok hızlı ilerleyen bir süreç. Ondan sebep her şeye sahip olsa da insan, yine de mutlu değil. Yeryüzüne, dünyaya gelen her insanın ve her canlının birinci hakkıdır yaşamak. Bunun da günümüz dünyasında fiziksel ve biyolojik gerekliliği yemek, içmek, giyinmek ve barınmaktır. Bu haklar, her canlıya kendi türüne göre verilmiştir yaradan tarafından. Öyleyse insanoğlu neden dünyanın efendisi olmaya çalışıyor ki diye düşünmekten alamıyorsun kendini… Olaya dinsel açıdan bakarsak; ‘’O, biri diğeriyle tam bir uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman’ın yaratmasında hiçbir çelişki ve uyumsuzluk göremezsin. İşte gözünü çevirip gezdir. Herhangi bir bozukluk ve çarpıklık görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir. O göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak (uyumsuzluk bulamamaktan) sana dönecektir. (Mülk suresi,3-4)’’

GÜVEN – “G” KAPISI

Z’ e yolculuğumuz devam ederken bir kapıdan sonra diğer kapıyı çalıyoruz. Biraz oturup sonra gidecek bir misafir edasında değil de ev sahibi içselliğini yakalayabiliyoruzdur umarım. Hepimizin hikayesi… Döllenme, tek bir spermin yaklaşık 300 milyon diğer spermle mücadele edip inanılmaz olasılıkları atlatarak yumurtayla birleşmesi ve bizlerin dünyaya gelmesidir. You tube’da ‘’spermlerin dişi vücudunda yolculuğu’’ adıyla bir video mevcut. Muhteşem bir varoluş hikâyesi. Onu seyrettikten sonra düşünmeye başlıyorsun. Bir kere, milyon tane spermin içinden kazanarak seçilmiş olarak geliyoruz, çok özeliz yani. Öte yandan daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, biz her tür yazılım ve donanıma sahip olarak geliyoruz bu dünyaya. Peki durum böyleyken ne oldu da ya da ne oluyor da biz bunları unutup kendine dahi güvenemeyen insanlar oluyoruz? Uçsuz bucaksız denizde kilometrelerce yüzebilen bir insan küçücük havuzda boğulur mu sizce? Yaratıcımıza ya da evrene güveniyor muyuz?

FARKINDALIKLAR – “F” KAPISI

Dünyanın en büyük radyo teleskopu uzayda akıllı yaşamı incelemeye başladı. Çin’de 2011 yılında yapımına başlanan ve 2016 yılında devreye giren FAST isimli bu yeni teleskobun 500 metrelik çapa sahip olduğu ve uzayda yaşam arama çalışmalarına katkı sağlaması bekleniyor. Aynı zamanda çok kapsamlı özellikleri olan ve hassasiyeti çok yüksek bu araç evrendeki başka gezegen ve yıldızları da keşfe çıkacak. Dünyada bu gezegeni yok etmeden yaşamayı başarsaydık, cenneti yaratsaydık yine de yeni bir dünya arayışımız olur muydu acaba?

ENERJİLERİN – “E” KAPISI

Kız oğlanla buluşmaya karar verir. Bir restoranda buluşulur ve bir saatten fazla sohbet edilir ama sonunda ‘’üzgünüm, hiçbir elektrik alamadım senden, bu iş olmaz” der kız. Bir iş görüşmesi için taraflar bir araya gelir. İki taraf da kendisini tanımlayıp vizyonunu açıklar. Bir taraf değerlendirme yapıp kendilerine döneceklerini beyan eder. Bir kaç gün sonra “yıldızımız uymadı, sanırım birlikte çalışamayacağız’’ açıklaması yapılır. Bir iş görüşmesine girilir. Görüşmeye gelen müthiş donanımlı ve tam da bu iş için aranan kişidir. Kendisini de son derece güzel anlatır ve çok olumlu gibi görünen bir görüşme gerçekleşir. Ama o kişi tercih edilmez ve açıklaması ‘’tuhaf bir şey hissettim, enerjisi çok negatifti’’ olur.

DEĞERLENDİRME – “D” KAPISI

Derler ki; insan 3 kere doğarmış. İlki annesinden,18 yaşında tercihlerinden ve 40’ında hatalarından Bana göre bir insanın gerçek doğumu, iç huzursuzluğu başladığında ne yapsa da mutlu olamadığında başlıyor. Bu da bazen büyük bir travmayla bazense, zihinde bir’’ şimşek çakması’’yla ortaya çıkıyor ve genellikle de uzun süren, çok sancılı bir doğum süreci oluyor. Ben 25’imden sonra doğmaya başladım mesela… Tercih yaşımda önemli kararlar verdim. Bir yol çizdim kendime ama sonrasında tam olarak özümü bulmaya vardıramadım yolumu. Yaşadığım bir sağlık sorunu sonucu kendi içime yolculuğa çıktım.

BULUŞMA – “B” KAPISI

Âdemoğlu yürümeye başladı ve kendini dillendirmeye. Hepimizin heybesi öyle bir dolu ki, öyle bir doldurulmuş ki… Kendi bildiğimiz, cümle âlemden öğrendiğimiz ne varsa hepsini öğreteceğiz o zavallı çocuğa! Çünkü bize göre o şuan hiçbir şey bilmiyor. Düşünemiyoruz ki anne karnı sürecinde neler şifrelenmiş, flaş disk veya USB gibi bütün bilgiler orda kayıtlı.

ARAYIŞ – “A” KAPISI

Günler günleri kovalıyor, her ne yaşıyor olursak olalım hayat akıp gidiyor ellerimizin arasından. İçine ne koyabiliyorsak, nasıl anlamlandırıyorsak o oluyor hayatımız. İyi şeyler koymayı becerebildikse mutluyuz, koyamamışsak mutsuzuz… Mesela bu sabah, gözünü yaşama açan kaç kişi şükredip ’’bugün harika bir gün olacak!’’ dedi? Dünyada kaç kişi acaba bugüne uyanamadı farkında mıyız? Ne kadar şanslıyız şu an bu yazıyı okuyan sizler ve yazan ben. Mutlu olmak için tek sebep, gerisi ayrıntı… Geçen haftaki ilk sohbetimizde –ki okuyan bilir “Öz’ü”, “Aslında BEN KİMİM?” sorusunun cevabını aramaya çıkmıştık.

SEN ÖZ’SÜN

Bundan böyle sizlerle ÖZ’ de buluşup sohbet edeceğiz. Dışarda olup-biten her şeyi bir anlığına bırakıp içimize (öz benliğimize) yolculuk yapalım istiyorum. Elimizde okkalı Türk kahvemiz ya da çayımız…
Ya da oturmuş koltuğumuza huzur ararken… Kullanmayanımız var mı şu ağzımızdan birden çıkan sözcük dizilimini? ”Artık seni tanıyamıyorum? Yahu senin ÖZ’ üne ne oldu?”

İÇ ÇATIŞMALAR – “Ç” KAPISI

Uzun zamandır coğrafyamızda olup bitenlerden ötürü yüreğimiz kanıyor, içimiz acıyor ya sıklıkla… Dışımızdaki çatışmalardan içimizi duyamaz olduk dediğinizi duyuyorum. İşte tam da bu zamanlar içimizi, özümüzü yoklama zamanıdır. Neden mi? İçsel bütünlüğünü sağlayamayan, farkındalığını yükseltemeyen bizler, hem içte hem de dışta sürekli çatışma halini yaşamaya mahkûmuz. Ve evrene yaydığımız enerji negatif olunca geri dönüşü böyle oluyor. Yunus Emre der ki; ‘’Bir ben vardır bende, benden içeri’’. Buradaki ‘BEN’ insanın bilincini, nefsini bencilliğini anlatırken, ‘benden içeri ‘BEN’ insanın ruhunu özünü temsil eder. Peki, bizdeki Ben’ler kaç kişiler, kaç tanesi içerde kaç tanesi dışarda? Esas ‘BEN’ nerede?